Siyaset; millete, devlete ait bütün işleri evirip, çevirip idare etmektir.
Hükümet: Kuvveti ile halkını kötülükten, adaleti ile zarar, ziyan ve zulümden koruyan ve himaye eden topluluktur.
Milletin hislerine hâkim olan, hisseden hükümet, kararlı, metin ve sabit olur.
Hükümet; şer olan fiilleri açık, gizli, umumi(genel) veya hususi(özel) olmasına bakmadan mutlaka yok etmelidir.
İyi idarenin iki temeli vardır. Bunlardan biri; eğrilmez, kişilere göre değişmez, kanun ile namuslu, şerefli, gözü tok, dürüst devlet memurları; ikincisi hukukun üstünlüğüne inanan, güvenen bilge halktır.
Maaş ve mükâfatta ölçü; kaba ve ağır işlerde vazife; ince ve nazik işlerde ehliyet ve iktidardır. Başa tesadüf eden ehliyetsizlik bir tırtıl silsilesi gibi devam eder.
Hükümet; adaletle asayiş demektir. Hükümet değirmendir. Çıkardığı un adaletle asayiştir. Un çıkarmayan değirmen yalnız kaba gürültüdür. Hava çıkarır. İcraat çıkaramaz.
Bir hükümetin milletine “benim milletim” demesinden ziyade, bir milletin kendisini idare eden hükümete “benim hükümetim” demesi, yani hükümetini benimsemesi daha evladır.
Halkın kalbinde hükümete karşı hürmet; "memurun şiddeti ile değil, hal ve hareketindeki ciddiyet, vukufiyet ve ahlakla meydana gelir".
Büyük memurlar, kanunun mukaddesliğini temsil etmeli, halkı da bu mukaddesliği kabul edip itaat etrmelidir. Yani ona itaat etmeli ve halkı da itaat ettirmelidir. İdareciler her türlü kanunsuzluğu marifet sayar, halkın kanuna uymasını isterse bu doğru olmaz. O zaman İtalyan hukukçusunun dediği gibi “kanunlar sineklerin takıldığı, sivrisineklerin geçtiği ağa benzer” ki o zaman toplum düzeni bozulur.
Kanuna aykırı meydana gelen her olay, herkesten önce idarecileri üzüntüye sevk etmeli, tedbir alması sağlanmalıdır.
Kanun tam tesirli olmalıdır. Ondan herkes hem korkmalı, hemde emin olmalıdır.
Kötüleri terbiye; asayişi temin; sert bir siyasetle, amansız bir kanun ile mümkündür.
Kanun uygulayan memur; cesur, adaletli ve yürekli olmalıdır.
Millet zengin olursa devlet kuvvetli olur. Milletin fakirliği devletin zayıflığına, devletin zaafı da milletin fakirliğine neden olur.
Parlak bir hükümet, parlak bir milletten doğar. Bu parlaklık ilimle, hikmetle, adaletle, mal ve cömertlikle olur. İrfansız memur, hükümetin şerefini gasp eder. Vazifesi başında despot ve müstebit bir kral kesilir. Halk arasında buna “kraldan çok kralcı kesilmek denir”.
Devletlerarası dostluk, dostunun postunu yüzmek, kendi düşeceği çukuru dostunun vücudu ile doldurmak esası üzerine kurulur. Bu bir menfaat dostluğudur. Onun için "devletlerarasında ebedi dostluk olmadığı gibi, ebedi düşmanlıkta olamaz".
Devletler için en tehlikeli şey dost ve müttefiklerinin gizli politikalarıdır. Tarihte bunun acı örneklerini çok olup, acısını en çok yaşamış bir milletiz. Sadece 1860'larda Kafkaslardan, 1913 yılında Balkanlardan, 1916-1918 yılları arasında Doğu Anadolu'daki muhacirlik olayları bunun açık delilidir.
Bir milleti zayıf düşürüp dağıtmak için, fikirleri, muhtelif kesimlere yayarak aralarına nifak sokup insanları birbirine düşman etmekle olur. Yaşadığımız ızdıraplar bunun ürünüdür.
Bir millet de en müthiş ayrılıklar, fikir ayrılıkları ve fikirlerin düşmanlığıdır.
“Böl, parçala ve hâkim ol” derler. Ayıran parçalayan düşman, birleştiren ise dosttur. Unutulmamaladır ki zararlı bir cemiyetin, seninle birleşen küçük bir parçası da zararlıdır.
Birçok dostlar vardır ki bilmeyerek düşman arzularına hizmet eder ve senin önünde bulunurlar ve sana zarar verirler.
Milleti yükseltmek için gençleri aydınlatmak, fakirliği azaltmak, sanatı ihya etmek ve ticareti himaye etmekle olur.
Dünya tecrübe evidir. Herşeyi tecrübe etmeye değil, edinilmiş tecrübelerden istifade edilerek geleceğe güvenle yürümektir.
Mazi; ibret ve misallerle dolu bir kitaptır. Bu ibretlerden ders çıkarmak her akıllı olan insan için önemlidir.
Merkezi, merkez eden, muhitin ve çevrenin düzenidir. Nizamıdır. Merkezi bozan muhitteki eğriliktir.
“ Siyasete karışmam”, "siyasete karışma” demek “vatan işine, millet işine karışmam ve sende karışma" demektir ki son derece tehlike arz eder.
Siyaset umumi hayattır. Kuvvetin hâkimiyeti geçicidir. Baki olan hakkın ve adaletin hâkimiyetidir.
Umarım bu son seçimler bu yönde hep beraber ders çıkaracağımız ve Büyük Türk Milletinin geleceğine ışık tutacak sonuçlar doğurur.
Not: Değerli okuyucu; Günlük hayatta kullanılan “Siyaset” kavramıyla olması gereken “siyaset” kavramını doğru değerlendirmek için yazıyı dikkatli okuyup yorumlarınızla destek vermenizi önemle istirham ederim. Olumlu veya olumsuz olması önemli değil. Önemli olan sizin algılamalarınızdır.