Etrafımız bencil tiplemelerle kaynıyor. Her köşe başı, her yol kavşağı bu tiplerden istemediğiniz kadarına rastlıyorsunuz.
Hele Erzurum’da, hele hele trafikte… Işık mışık hak getire… Kural dinleyene “aptal” gözüyle bakılıyor…
Ya kuyruklar…
“Gözü açık” tarifiyle topluma sızmış bencilden geçilmiyor…
Hastaneler, postaneler, pastaneler… Hayatın her numunesinde bu tiplerle karşılaşıyoruz…
Bu bir hastalık… Hem de toplumsal bir hastalık.
Tedavi geciktikçe toplumu birbirine bağlayan kementler zayıflıyor; sevgisizlik uç verip bölünme, parçalanma emareleri yer buluyor.
Tedavi ama nasıl?
Efsunkar birkaç kavramla…
Sevgi… Şefkat… Eğitim… Vs..
Buna ilişkin öğretici bir hikaye aktaralım isterseniz…
***
Bencil yalnız olarak doğmuştu. Çok büyük sıkıntıları vardı yaşama gözlerini açarken... Aç, güçsüz ve çaresizdi. Fakat bunu anlatacak çok güçlü bir silahı vardı elinde, gözyaşları...
Derken önce Şefkat daha sonra da Sevgi ile tanıştı. Her ikisi de onu hemen kollarına almışlar, giydirip ısıtmışlar, karnını doyurmuşlar, şarkılar söyleyip uyutmuşlardı. Onun tüm kaprislerine içten bir sıcaklıkla göğüs geriyordu onlar.
Bencil şımarıktı. Onu dizginleyip uslandırmak oldukça güçtü. Bu yüzden bir süre sonra Eğitim devreye girdi.
Bencil oldukça asiydi. Bir süre dirense de Eğitim’in tatlı dili ve nezaketi onu gitgide Eğitim’e doğru çekti. Ama yine de Bencil ara sıra ortadan kaybolup oyun denen eğlenceye kendini atıyordu. Artık ona benzeyen öteki bencillerle tanışıp arkadaşlık etmeye başlamıştı. Küçük Bencil, öteki bencillerle zaman geçirdikçe birlikte neşe’yi ve paylaşma’yı tanımaları fazla zaman almadı. Bencil, Sevgi, Şefkat, Eğitim ve Paylaşım’ın arasında büyümeye devam ediyordu. Onlarsa aralarında hep Mutluluk denen birinden söz ediyorlardı.
Bencil dayanamadı bir gün sordu Eğitim’e:
“Nedir mutluluk?”
Eğitim “Mutluluk senin içinde” dedi. “Yeter ki onu duyumsa. Öyle bir duyumsa ki çevrendekilere de yayılsın.
Yalnız unutma onu korumak biraz da senin elinde. Mutluluk biraz da çaba ve özveri ister. Ama inan bu hepsine değer.”
Bencil o anda içinde mutluluğu duyumsadı. Sımsıcaktı ve hiç de sandığı denli uzakta da değildi. Mutluluk kendi içinde ve yanı başındaydı.
Başından bu yana hep tek başına olduğunu sanıyordu ama aslında hiç yalnız değildi. Özellikle Sevgi ve Şefkat onu hiçbir zaman yalnız bırakmamış, her zaman destek olmuşlardı.
Nasıl olup da şimdiye dek bunları düşünememişti. Şimdi Sevgi ve Şefkat’i içinde ta derinden duyumsuyordu. Öyle güzel bir duyguydu ki bu...
Bencil daha sonra öteki bencilleri ve paylaştıklarını düşündü. Neşelenmişti işte o an Eğitim’le göz göze geldiler.
Eğitim ona gülümseyerek “Artık senin benimle bu en son günün” dedi ve devam etti:
“Bencil, her şey için teşekkür ederim, eğitimini başarıyla tamamladın. Sen tanıdığım en başarılı öğrencimdin. Keşke herkes senin gibi olsa... Bundan sonra seni Yaşam’ın kollarına atıyorum artık sana ‘İnsan’diyeceğiz.”
İnsan hiçbir zaman Eğitim’i ve onun kendisine verdiklerini unutmadı. Yaşam’a koştu; artık aldıklarını tek tek yaşama verme zamanı gelmişti. Artık Paylaşma zamanıydı; Sevgi ve Şefkat ise onunla birlikte mutlulukla yaşamdaki öteki insanlara gülümsüyordu.